9 Ekim 2011 Pazar

Star ile adeta bir başlangıç : )

Star ile tanışmam o kadar heyecan vericiydi ki, tutulmuş bacak kaslarımın ağrısına kulak asmayıp vakit geçirmeden anlatmak istedim. Star yüzlerce kiloluk sert ve güçlü bir organizma, bir kısrak. İlk binişle birlikte hemen esaretine girdim diyebilirim. Star'dan ürkmemem ilk ders için olumlu ve ilerletmeyi düşündüğümden de, gelecek için de umut vericiydi. At üzerinde dengede durma,birbirimizin ritmine uyma, öne eğilmeme, omuzlar dik, topuklar aşağı, baldırlar ata yapışık, diz koordinasyonu, dizginlerin tutuluşu... Tabi teoride öğrendiklerinin at üstünde çok ta işe yaramıyor : ) Duruşu ayarlasan ritmi kaçırıyosun, ritmi yakaladım tamamdır dediğinde bir bakmışsın ayaklar ördek misali açılmış : ) Bir de ilk düşüş var tabi! Ayağımı üzengiden çıkarttıp, ellerimi atın boynuna dayadım; sağ ayağımı da atın sırtından sol tarafa aşırarak hafifçe inmeyi planlanlarken kendimi yerde buldum. Dediğim gibi uygulamada farklılıklar olabiliyor, bu nedenle eş zamanlı düşmeyi de öğrenmek  gerekir diye düşünüyorum : ) Star'la acemi binicilerin kendilerini en rahat hissettikleri yürüyüş olan adeta ile başladık, bazı bazı da süratli bir şekilde devam ettik. Benim için bu tarifsiz başlangıç Zekeriyaköy'de bulunan Göçmen's Ranch' de başladı ve uzunca bir süre de devam edecek...
http://www.gocmenranch.com/

27 Temmuz 2011 Çarşamba

Centilmenlerin oynadığı holigan sporu!

Böyle tanımlamış Rugby' yi ünlü İrlandalı yazar Oscar Wilde. 2007 Dünya Kupası finalinde İngiltere-Güney Afrika arasında oynanan ve Güney Afrika'nın zafere ulaştığı maçla tanıştığım her saniyesi adrenalin dolu tam bir mücadele sporu.
Profesyonel rugby çoğunlukla İngiltere’nin kuzeyinde, Avustralya, Fransa, Yeni Zelanda gibi ülkelerde oynanıyor. Ülkemizde çok popülerliği olmayan bu branş Türkiye Beyzbol, Softbol, Korumalı Futbol ve Rugby Federasyonu(TBSF)altında organize olmaktadır. Takımların 15'er kişiden oluştuğu, sayı kazanmak için "try yapmak (topun kale sahası zeminine dokundurulması)" ya da "gol atmak(topun kale direkleri arasındaki çıtanın üzerinden aşırtılması)" gerekmektedir. Çok sert oynanmasına karşın oyuncuların koruyucu kask ve dizlik kullanmaması, (ki bu durumda açılan kaşlar, yaralanmalar maçın olmassa olmazlarından oluyor) cılız adamın yıkıldıktan sonra tekrar tekrar ayaklanıp savaşa devam etmesi sahadakilere insanüstü varlıklar gözüyle bakmama neden oluyor. İleriye pas atmanın yasak olduğu kuralını bilmeyen rugby izleyicisinin maç esnasındaki "var bunda bir çapanoğlu!" şaşkınlğı, kuralları öğrendikten sonra yerini, heyecanla izlenilen 40'ar dakikalık iki devreden oluşan, en sert oynanan sporlardan birine bırakıyor. Oyuncuların maç öncesi enerji depolamak için yaptığı, Yeni Zelanda'nın geleneksel dansı olan haka dansı, bize gerçek bir mücadele izleteceklerinin sinyali verir nitelikte oluyor! "Ka mate Ka mate, Ka ora Ka ora" : )

11 Haziran 2011 Cumartesi

Dallas'tan şampiyonluk yüzüğüne bir adım daha!

NBA finali Doğu Konferansı şampiyonu Miami Heat ve Batı Konferansı Şampiyonu Dallas Mavericks arasında özellikle son çeyreklerin nefes kestiği maçlarla devam ediyor. Serinin 5. maçı Dallas için mutlak galibiyetle sonuçlanması gereken bir maçtı, öyleki Miami'ye 3-2 geride giderek son iki maçı deplasmanda alması çok ta olası bir durum olmazdı. Bu final bizlere, tribünleri coşturan smaç üstüne smaç yapan yıldız oyuncuların bireysel yeteneklerini konuşturmalarının, takım oyunu oynamanın verdiği sonuçla aynı olmadığını gösteriyor. Miami' nin Lebron, Wade, Bosh gibi oyunu domine eden yıldızları, takım olmayı başaran ve bu ruhu sahaya yansıtan Dallas karşısında beklenilenin altında bir performans sergiliyor. Mavs'in 7 kişilik rotasyonuyla göstermiş olduğu bu şampiyonluk eforu yüzükle taçlanmalı (ki bu yüzüğü efsane oyuncular Nowitzki ya da Kidd'in alması halinde kariyerlerinin kreması olacaktır, bu durumda Miamili oyunculara da stres bileziği vermek lazım : )). Aynı zamanda bir ironi var ki o da, "Yoksa Dallas bizi 2006 'nın rövanşına mı hazırlıyor?" sorusunu akıllara getiriyor.

7 Haziran 2011 Salı

Roland Garros 2011

Blogumdaki ilk yazıma Fransız pilot ve tenisçi olan, 1916'da Akdeniz'i geçerken geçirdiği bir uçak kazası sonucu hayatını kaybetmesi üzerine adının Fransa Açık Tenis Turnuvasına verildiği Roland Garros'la başlıyorum. Bu turnuva, zemin topun oyunda daha fazla kalmasına neden olduğundan, en fazla keyif aldığım ve sürpriz sonuçları da beraberinde getirdiği tek toprak sahada oynanılan Grand Slamdır. Hoş Roland Garros sürpriz bir şekilde mi sonuçlandı? Hayır. Turnuva başladığında finalde görmek istediğim iki isim vardı. İspanyol Nadal nam-ı diğer Rafa ve İsviçreli Federer. Bu ikilinin oyunu seyrine doyum olmayan bir seremoni gibidir. Turnuvanın galibi Rafael Nadal oldu. Rafa, toprak kortta gösterdiği güç ve dayanaklılığıyla neredeyse durdurulması imkansız olan bir solak. (doğuştan solak olmayıp, amcası aynı zamanda antrenörü olan Toni Nadal'ın çalıştırmaları sonucu tenise solak başlamış.)  Bunun yanında alçakgönüllü ve efendiliğiyle de (kızım olsa elimi öptürür verirdim diyeceğim cinsten : ))  insanların sempatisini kazanmış olan tenisçi aldığı bu galibiyetle Roland Garros'u 6 kez almış olan İsveçli efsane tenisçi Björn Borg'u yakalamış, bizlere de VAMOS RAFA dedirtmiştir : )