Rotasyon mu rotasyonsuzluk mu?
Son iki sezonun şampiyonunun karşı karşıya geldiği bir maç,
Saha ülker sports arena, saha avantajı olan taraf fenerbahçe ülker,
İki takım da euroleague'de ciddi maçlar oynuyor,
CSKA'nın bütçesi altında önce dengede de başlamış olsa sonralarda ezilen beşiktaş 4. haftaya başlarken tek mağlubiyetini deplasmanda pınar karşıyaka'ya karşı almış,
Haftaiçi panathinaikos’u rahat devirerek euroleague'de 4. maçında 3. galibiyetini alan fenerbahçe ülker ligde üçte üç yapmış,
Görünen o ki takımlar haftada iki maç temposuna alışmış ve euroleague haftasını geride bırakmış zinde maça başlıyor,
Kİ final four favorisi CSKA maçında atabilseydin dedirten, yağmur gibi üçlüklerle maça başlıyor ilk 2 dakika 8-0 üstün olan beşiktaş çok diri,
Defansif anlamda hala oturmamış ve ROTASYONLA maça başlayan bir fenerbahçe ülker,
Savunmada agresif ve sakin beşiktaş,
Seyirci avantajını kullanamayan, 5 dakika içinde 2 kez 24 saniye atış yapamayan fenerbahçe ülker,
İlk yarı sonucu 39-44 beşiktaşın,
3.çeyrekle BENCH'te uzun süre bekleyen hatta unutulan Christopher ve Vidmar, ROTASYON yapmayan, SKOR üretemeyen beşiktaş,
Tecrübesi ve kadro derinliği ile oyuna ağırlığını koyup, oyununa ivme kazandıran fenerbahçe ülker,
Rakibinin oyununa karşılık vermekte güçlük çeken son çeyrekte 10 sayıyla kalan beşiktaş,
Fenerbahçe Ülker'de Bogdanovic ve Andersen'dan gelecek vadeden performans,
maç sonucu 83-74 fenerbahçe Ülker'in.
spor takip
5 Kasım 2012 Pazartesi
2 Temmuz 2012 Pazartesi
Taner Sancay gözüyle Kırtlama Futbol Değil, Şölen!
İspanya, David Silva, Jordi Alba, Fernando Torres ve Mata nın in golleriyle İtalya yı 4-0 yenmeyi başardı.
Maçtan önce nasıl bir tablo vardı istatistik olarak ve bizi nasıl bir maç bekliyordu?
Messi siz Barcelona İspanya, tam 28 maçtır yenilmiyordu. En son 7 Ekim 2006da İsveç e yenilmişti. Yine Prandelli yönetimindeki İtalya 15 maçtır maçlardan üzgün ayrılmamıştı.... 10 galibiyeti ve 5 beraberliği vardı.
Del Bosque, Helmut Shön ün 1972 Avrupa Şampiyonluğu ve 1974 Dünya Şampiyonluğu dublesine nazire yapma çabasındaydı. Çıta yüksekliğini Dünya rekoruna koymuştu Boque. Prandelli ise çokta cilalı olmayan kadrosuyla, 44 yıl sonra Avrupa Şampiyonu olma amacındaydı.
İspanya Takımını ve orta sahasını anlatmaya gerek yok, yıllardır oynadığı bir futbol var favori olduğu kesin, ancak Pirlo yönetimindeki İtalya ortasahası İspanya dan daha iyi. Mevki bukelemunu Cassano da, yardıma gelince kontrol etmesi çok zor bir alan haline gelecektir İspanya için.4-6-0 oynamaları yüksek ihtimal görünüyor. Yalnız Prandelli nin en büyük özelliği renkli taktikler bulması ve cesareti. Hücumda 2 santroforla oynaması maçı daha da keyiflendirecek.. Cassano nun sağ kanada sol kanada deplase olması, stoperlerden birini de eskort olarak yanında götürmesi demek ki, bu Balotelli gibi üstün meziyetli bir futbolcu için bulunmaz fırsat. Birebir de rakibe sadece topu filelerden çıkarmak kalabilir. Bakınız,Almanya maçındaki ilk gol. Ayrıca Cassano nun asistleri mükemmel.
İspanya nın klasik Barselona Şablonu nun dışına çıkması, onlar için çok zorlanmak demektir. Çünkü, Ulusal Takımda ve Barselonada yüzlerce yaptığınız pratiği bozamazsınız. Bir iki yaptığınız şeyi sahada refleks halinde yapamazsınız. Ama aynı şeyler İtalya için geçerli değil. İtalya istediği zaman 4-3-1-2 ye istediği zaman 4-5-1 e dönebiliyor. Savunma yaparken, birden uzun topla Di Natale, Cassano veya Balotelli yi kaleciyle karşı karşıya bırakabiliyorsunuz. Prandilli nin repertuarı daha geniş ama İspanya nın da gücü ortada.
Ayrıca Balotelli faktörüne de değinelim. İyi insan, büyük psikolog Prandelli, bu sempatik golcünün potansiyelini kinetiğe çevirmeyi başardı. Baştan beri kadroda ciddi süreler vermesinin nedeni; büyük başarılara gitmek istiyorsan her parametrenden faydalanmalısın prensibidir. Gol krallığında da 3 golle ciddi bir noktada olan Balotelli bakalım bu maçta ne yapacak. Ama İspanya da da golü kim atsa şaşırmazsınız. Zaten çoğu zaman santroforsuz oynuyor ve ortasaha, defans oyuncularıyla buluyor.
Maça gelince, başlarda çok dengeli bir maç oldu. Mücadele dozu çok yüksekti, İki takımda birbirlerine oynayacak boş alan bırakmamaya, topa baskı yapmaya azami özen gösterdiler. İspanya golü bulunca işi daha kolaydı. Yenik olmanın sıkıntısıyla İtalya çabuk ve riskli pas yapmaya çalışınca ve top kayıpları gelince işleri daha da zorlaştı.Ancak İtalya nın da atakları İspanya nın canını sıktı doğrusu. Topa sahip olma İspanya nın alışkın olmadığı türdendi. İniesta nın ara pasında David Silva nın golüyle 1-0 öne geçti İspanya.Ancak 1-0 yenikken top çevrilmesi hele İspanya nın, İtalya için gerçek bir azap. Hele 2-0 dan sonra. Yine İniesta nın pasında Jordi Alba takımını 2-0 öne geçirdi.
İtalya ortasahada çok top kaybetti yalnız, bunda maçı yenik durumda götürüyor olmasının etkisi büyüktü. Pirlo yu da Xavi nin iyi marke etmesini unutmamak gerek. De Rossi ve Montolivo Pirlo ya yardımcı olamadılar. Di Natale de kaçırdığı iki golle takımını iyice zor duruma soktu. Bu arada Abate, İniesta dan önce topa öyle bir müdahale etti ki Puyol stilinde, oyuncularımıza gerçekten örnek olacak şekilde.
İspanyol oyuncular o kadar hareketli ki. Kenarları da çok iyi kullandılar, kenardan içeriye çok iyi girdiler. Çapraz koşular, orta sahadan gelen koşular İtalya defansını iyice zorladı ki Torres le İspanya üçüncü golünü buldu. Ardından Torres Mata ya dördüncü İspanya golünü attırdı.Hele bir kişi de eksik oynamaya başlayınca; İspanya gibi boş zamanlarında pekmez içen, kondüsyon deposu bir takıma karşı ne yapabilirsiniz.
Del Bosque ve İspanya bütün rekorları altüst etmiş oldu böylece. Gerçekten, asalet timsali Bosque de her övgüyü hak ediyor.
Maçın Portekizli hakemi Pedro Proença gayet başarılı bir yönetim gösterdi. Genel olarak; hakemi etki altında bırakmaya çalışan, iki ülke futbolcuları üzerinde de çok büyük bir otoritesi vardı. Pozisyonlara da çok yakındı, verdiği kararların hemen hemen tamamı doğruydu. (İspanya nın bir penaltısını görmedi,biz de görmezlikten gelelim.)Şampiyonlar Ligi Finalinde Chelsea Bayern Münih finalini de yönetmişti. Tarihte, böyle iki finali yönetme heyecanını hiçbir hakem tatmamıştı. Böyle başarı fıskıyelenmesi Cüneyt Çakr ın da başına.
Son dönemlerde böyle keyifli; gökkuşağının bile yanında karakalem çalışması kaldığı bir turnuva yoktu. Şampiyona insanlarda mor, eflatun, pembe duygular bıraktı.
Kırtlama futbol yerini, çok lezzetli bir şölene bıraktı. Emeği geçen herkese teşekkürler.
Maçtan önce nasıl bir tablo vardı istatistik olarak ve bizi nasıl bir maç bekliyordu?
Messi siz Barcelona İspanya, tam 28 maçtır yenilmiyordu. En son 7 Ekim 2006da İsveç e yenilmişti. Yine Prandelli yönetimindeki İtalya 15 maçtır maçlardan üzgün ayrılmamıştı.... 10 galibiyeti ve 5 beraberliği vardı.
Del Bosque, Helmut Shön ün 1972 Avrupa Şampiyonluğu ve 1974 Dünya Şampiyonluğu dublesine nazire yapma çabasındaydı. Çıta yüksekliğini Dünya rekoruna koymuştu Boque. Prandelli ise çokta cilalı olmayan kadrosuyla, 44 yıl sonra Avrupa Şampiyonu olma amacındaydı.
İspanya Takımını ve orta sahasını anlatmaya gerek yok, yıllardır oynadığı bir futbol var favori olduğu kesin, ancak Pirlo yönetimindeki İtalya ortasahası İspanya dan daha iyi. Mevki bukelemunu Cassano da, yardıma gelince kontrol etmesi çok zor bir alan haline gelecektir İspanya için.4-6-0 oynamaları yüksek ihtimal görünüyor. Yalnız Prandelli nin en büyük özelliği renkli taktikler bulması ve cesareti. Hücumda 2 santroforla oynaması maçı daha da keyiflendirecek.. Cassano nun sağ kanada sol kanada deplase olması, stoperlerden birini de eskort olarak yanında götürmesi demek ki, bu Balotelli gibi üstün meziyetli bir futbolcu için bulunmaz fırsat. Birebir de rakibe sadece topu filelerden çıkarmak kalabilir. Bakınız,Almanya maçındaki ilk gol. Ayrıca Cassano nun asistleri mükemmel.
İspanya nın klasik Barselona Şablonu nun dışına çıkması, onlar için çok zorlanmak demektir. Çünkü, Ulusal Takımda ve Barselonada yüzlerce yaptığınız pratiği bozamazsınız. Bir iki yaptığınız şeyi sahada refleks halinde yapamazsınız. Ama aynı şeyler İtalya için geçerli değil. İtalya istediği zaman 4-3-1-2 ye istediği zaman 4-5-1 e dönebiliyor. Savunma yaparken, birden uzun topla Di Natale, Cassano veya Balotelli yi kaleciyle karşı karşıya bırakabiliyorsunuz. Prandilli nin repertuarı daha geniş ama İspanya nın da gücü ortada.
Ayrıca Balotelli faktörüne de değinelim. İyi insan, büyük psikolog Prandelli, bu sempatik golcünün potansiyelini kinetiğe çevirmeyi başardı. Baştan beri kadroda ciddi süreler vermesinin nedeni; büyük başarılara gitmek istiyorsan her parametrenden faydalanmalısın prensibidir. Gol krallığında da 3 golle ciddi bir noktada olan Balotelli bakalım bu maçta ne yapacak. Ama İspanya da da golü kim atsa şaşırmazsınız. Zaten çoğu zaman santroforsuz oynuyor ve ortasaha, defans oyuncularıyla buluyor.
Maça gelince, başlarda çok dengeli bir maç oldu. Mücadele dozu çok yüksekti, İki takımda birbirlerine oynayacak boş alan bırakmamaya, topa baskı yapmaya azami özen gösterdiler. İspanya golü bulunca işi daha kolaydı. Yenik olmanın sıkıntısıyla İtalya çabuk ve riskli pas yapmaya çalışınca ve top kayıpları gelince işleri daha da zorlaştı.Ancak İtalya nın da atakları İspanya nın canını sıktı doğrusu. Topa sahip olma İspanya nın alışkın olmadığı türdendi. İniesta nın ara pasında David Silva nın golüyle 1-0 öne geçti İspanya.Ancak 1-0 yenikken top çevrilmesi hele İspanya nın, İtalya için gerçek bir azap. Hele 2-0 dan sonra. Yine İniesta nın pasında Jordi Alba takımını 2-0 öne geçirdi.
İtalya ortasahada çok top kaybetti yalnız, bunda maçı yenik durumda götürüyor olmasının etkisi büyüktü. Pirlo yu da Xavi nin iyi marke etmesini unutmamak gerek. De Rossi ve Montolivo Pirlo ya yardımcı olamadılar. Di Natale de kaçırdığı iki golle takımını iyice zor duruma soktu. Bu arada Abate, İniesta dan önce topa öyle bir müdahale etti ki Puyol stilinde, oyuncularımıza gerçekten örnek olacak şekilde.
İspanyol oyuncular o kadar hareketli ki. Kenarları da çok iyi kullandılar, kenardan içeriye çok iyi girdiler. Çapraz koşular, orta sahadan gelen koşular İtalya defansını iyice zorladı ki Torres le İspanya üçüncü golünü buldu. Ardından Torres Mata ya dördüncü İspanya golünü attırdı.Hele bir kişi de eksik oynamaya başlayınca; İspanya gibi boş zamanlarında pekmez içen, kondüsyon deposu bir takıma karşı ne yapabilirsiniz.
Del Bosque ve İspanya bütün rekorları altüst etmiş oldu böylece. Gerçekten, asalet timsali Bosque de her övgüyü hak ediyor.
Maçın Portekizli hakemi Pedro Proença gayet başarılı bir yönetim gösterdi. Genel olarak; hakemi etki altında bırakmaya çalışan, iki ülke futbolcuları üzerinde de çok büyük bir otoritesi vardı. Pozisyonlara da çok yakındı, verdiği kararların hemen hemen tamamı doğruydu. (İspanya nın bir penaltısını görmedi,biz de görmezlikten gelelim.)Şampiyonlar Ligi Finalinde Chelsea Bayern Münih finalini de yönetmişti. Tarihte, böyle iki finali yönetme heyecanını hiçbir hakem tatmamıştı. Böyle başarı fıskıyelenmesi Cüneyt Çakr ın da başına.
Son dönemlerde böyle keyifli; gökkuşağının bile yanında karakalem çalışması kaldığı bir turnuva yoktu. Şampiyona insanlarda mor, eflatun, pembe duygular bıraktı.
Kırtlama futbol yerini, çok lezzetli bir şölene bıraktı. Emeği geçen herkese teşekkürler.
9 Ekim 2011 Pazar
Star ile adeta bir başlangıç : )
Star ile tanışmam o kadar heyecan vericiydi ki, tutulmuş bacak kaslarımın ağrısına kulak asmayıp vakit geçirmeden anlatmak istedim. Star yüzlerce kiloluk sert ve güçlü bir organizma, bir kısrak. İlk binişle birlikte hemen esaretine girdim diyebilirim. Star'dan ürkmemem ilk ders için olumlu ve ilerletmeyi düşündüğümden de, gelecek için de umut vericiydi. At üzerinde dengede durma,birbirimizin ritmine uyma, öne eğilmeme, omuzlar dik, topuklar aşağı, baldırlar ata yapışık, diz koordinasyonu, dizginlerin tutuluşu... Tabi teoride öğrendiklerinin at üstünde çok ta işe yaramıyor : ) Duruşu ayarlasan ritmi kaçırıyosun, ritmi yakaladım tamamdır dediğinde bir bakmışsın ayaklar ördek misali açılmış : ) Bir de ilk düşüş var tabi! Ayağımı üzengiden çıkarttıp, ellerimi atın boynuna dayadım; sağ ayağımı da atın sırtından sol tarafa aşırarak hafifçe inmeyi planlanlarken kendimi yerde buldum. Dediğim gibi uygulamada farklılıklar olabiliyor, bu nedenle eş zamanlı düşmeyi de öğrenmek gerekir diye düşünüyorum : ) Star'la acemi binicilerin kendilerini en rahat hissettikleri yürüyüş olan adeta ile başladık, bazı bazı da süratli bir şekilde devam ettik. Benim için bu tarifsiz başlangıç Zekeriyaköy'de bulunan Göçmen's Ranch' de başladı ve uzunca bir süre de devam edecek...
http://www.gocmenranch.com/
http://www.gocmenranch.com/
27 Temmuz 2011 Çarşamba
Centilmenlerin oynadığı holigan sporu!
Böyle tanımlamış Rugby' yi ünlü İrlandalı yazar Oscar Wilde. 2007 Dünya Kupası finalinde İngiltere-Güney Afrika arasında oynanan ve Güney Afrika'nın zafere ulaştığı maçla tanıştığım her saniyesi adrenalin dolu tam bir mücadele sporu.
Profesyonel rugby çoğunlukla İngiltere’nin kuzeyinde, Avustralya, Fransa, Yeni Zelanda gibi ülkelerde oynanıyor. Ülkemizde çok popülerliği olmayan bu branş Türkiye Beyzbol, Softbol, Korumalı Futbol ve Rugby Federasyonu(TBSF)altında organize olmaktadır. Takımların 15'er kişiden oluştuğu, sayı kazanmak için "try yapmak (topun kale sahası zeminine dokundurulması)" ya da "gol atmak(topun kale direkleri arasındaki çıtanın üzerinden aşırtılması)" gerekmektedir. Çok sert oynanmasına karşın oyuncuların koruyucu kask ve dizlik kullanmaması, (ki bu durumda açılan kaşlar, yaralanmalar maçın olmassa olmazlarından oluyor) cılız adamın yıkıldıktan sonra tekrar tekrar ayaklanıp savaşa devam etmesi sahadakilere insanüstü varlıklar gözüyle bakmama neden oluyor. İleriye pas atmanın yasak olduğu kuralını bilmeyen rugby izleyicisinin maç esnasındaki "var bunda bir çapanoğlu!" şaşkınlğı, kuralları öğrendikten sonra yerini, heyecanla izlenilen 40'ar dakikalık iki devreden oluşan, en sert oynanan sporlardan birine bırakıyor. Oyuncuların maç öncesi enerji depolamak için yaptığı, Yeni Zelanda'nın geleneksel dansı olan haka dansı, bize gerçek bir mücadele izleteceklerinin sinyali verir nitelikte oluyor! "Ka mate Ka mate, Ka ora Ka ora" : )
Profesyonel rugby çoğunlukla İngiltere’nin kuzeyinde, Avustralya, Fransa, Yeni Zelanda gibi ülkelerde oynanıyor. Ülkemizde çok popülerliği olmayan bu branş Türkiye Beyzbol, Softbol, Korumalı Futbol ve Rugby Federasyonu(TBSF)altında organize olmaktadır. Takımların 15'er kişiden oluştuğu, sayı kazanmak için "try yapmak (topun kale sahası zeminine dokundurulması)" ya da "gol atmak(topun kale direkleri arasındaki çıtanın üzerinden aşırtılması)" gerekmektedir. Çok sert oynanmasına karşın oyuncuların koruyucu kask ve dizlik kullanmaması, (ki bu durumda açılan kaşlar, yaralanmalar maçın olmassa olmazlarından oluyor) cılız adamın yıkıldıktan sonra tekrar tekrar ayaklanıp savaşa devam etmesi sahadakilere insanüstü varlıklar gözüyle bakmama neden oluyor. İleriye pas atmanın yasak olduğu kuralını bilmeyen rugby izleyicisinin maç esnasındaki "var bunda bir çapanoğlu!" şaşkınlğı, kuralları öğrendikten sonra yerini, heyecanla izlenilen 40'ar dakikalık iki devreden oluşan, en sert oynanan sporlardan birine bırakıyor. Oyuncuların maç öncesi enerji depolamak için yaptığı, Yeni Zelanda'nın geleneksel dansı olan haka dansı, bize gerçek bir mücadele izleteceklerinin sinyali verir nitelikte oluyor! "Ka mate Ka mate, Ka ora Ka ora" : )
11 Haziran 2011 Cumartesi
Dallas'tan şampiyonluk yüzüğüne bir adım daha!
NBA finali Doğu Konferansı şampiyonu Miami Heat ve Batı Konferansı Şampiyonu Dallas Mavericks arasında özellikle son çeyreklerin nefes kestiği maçlarla devam ediyor. Serinin 5. maçı Dallas için mutlak galibiyetle sonuçlanması gereken bir maçtı, öyleki Miami'ye 3-2 geride giderek son iki maçı deplasmanda alması çok ta olası bir durum olmazdı. Bu final bizlere, tribünleri coşturan smaç üstüne smaç yapan yıldız oyuncuların bireysel yeteneklerini konuşturmalarının, takım oyunu oynamanın verdiği sonuçla aynı olmadığını gösteriyor. Miami' nin Lebron, Wade, Bosh gibi oyunu domine eden yıldızları, takım olmayı başaran ve bu ruhu sahaya yansıtan Dallas karşısında beklenilenin altında bir performans sergiliyor. Mavs'in 7 kişilik rotasyonuyla göstermiş olduğu bu şampiyonluk eforu yüzükle taçlanmalı (ki bu yüzüğü efsane oyuncular Nowitzki ya da Kidd'in alması halinde kariyerlerinin kreması olacaktır, bu durumda Miamili oyunculara da stres bileziği vermek lazım : )). Aynı zamanda bir ironi var ki o da, "Yoksa Dallas bizi 2006 'nın rövanşına mı hazırlıyor?" sorusunu akıllara getiriyor.
7 Haziran 2011 Salı
Roland Garros 2011
Blogumdaki ilk yazıma Fransız pilot ve tenisçi olan, 1916'da Akdeniz'i geçerken geçirdiği bir uçak kazası sonucu hayatını kaybetmesi üzerine adının Fransa Açık Tenis Turnuvasına verildiği Roland Garros'la başlıyorum. Bu turnuva, zemin topun oyunda daha fazla kalmasına neden olduğundan, en fazla keyif aldığım ve sürpriz sonuçları da beraberinde getirdiği tek toprak sahada oynanılan Grand Slamdır. Hoş Roland Garros sürpriz bir şekilde mi sonuçlandı? Hayır. Turnuva başladığında finalde görmek istediğim iki isim vardı. İspanyol Nadal nam-ı diğer Rafa ve İsviçreli Federer. Bu ikilinin oyunu seyrine doyum olmayan bir seremoni gibidir. Turnuvanın galibi Rafael Nadal oldu. Rafa, toprak kortta gösterdiği güç ve dayanaklılığıyla neredeyse durdurulması imkansız olan bir solak. (doğuştan solak olmayıp, amcası aynı zamanda antrenörü olan Toni Nadal'ın çalıştırmaları sonucu tenise solak başlamış.) Bunun yanında alçakgönüllü ve efendiliğiyle de (kızım olsa elimi öptürür verirdim diyeceğim cinsten : )) insanların sempatisini kazanmış olan tenisçi aldığı bu galibiyetle Roland Garros'u 6 kez almış olan İsveçli efsane tenisçi Björn Borg'u yakalamış, bizlere de VAMOS RAFA dedirtmiştir : )
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)